Son
yıllarda Facebook, Twitter gibi kanallarla sosyal medya çok popüler olmaya
başladı. Hatta ''Arap Baharı''ndaki sosyal medyanın mobilize rolünden tutun,
Gezi Parkı'nda insanların Twitter aracılığıyla örgütlenmelerine ya da birbirini
tanımayan insanların birçok internet sitesi
aracılığıyla tanışıp, evlenmeleri gibi örnekler bu kanalın ne kadar güçlü
olduğunu gösteriyor. Peki insanları bu sanal dünyaya bu kadar iten neden ne?
Normal hayatta insanlar birbirlerinden bu kadar korkarken ve
tanımadığınız bir insana durakta ya da kitapçıda merhaba dediğinizde bile bir
anda şaşkınlığa girip nasıl tepki vereceğini bilemezken, internette tanımadığı
insanla nasıl bu kadar kolay iletişime geçip, merhabadan çok daha fazlasını
onunla paylaşabiliyor.
Yaşadığım somut bir örnekten bahsetmek
istiyorum. Geçen hafta Ankara'da bir mekana gittiğimde şimdiye kadar yüzyüze hiç
karşılaşmadığım ama Facebook ve Twitter'tan arkadaşım ve takipçim olan biriyle
karşılaştım. Gayri ihtiyarı yanına gidip merhaba deme isteği duydum. Çünkü
Facebook'tan arkadaş olarak ekleyen, normal hayatta sokakta veya okulda
karşılaştığınızda selam vermeyen insanları gördüğümde oluşan durum bana hep
saçma gelmiştir. Bu kişi kalabalıkta beni görmese de ben yanına gidip merhaba
dedim. Merhaba mı der demez kafasını kaldırıp ve yüzümü bile tam görmeden ''konuşmayı
sevmiyorum'' diyerek gitmesi bir oldu. Bende sonrasında peşinden gidip, dur ben
Facebook'tan şu arkadaşınım demek istemedim. Aynı kişinin birkaç gün sonra
Facebook'tan merhaba diye mesaj atmasına müteakip ben de aynı şekilde
''konuşmayı sevmiyorum'' diye yanıt verdim. Tabi sonradan durumu anlattığımda
hatırlamıştı ve gülmüştü. Başka bir örnek de, uzaktan tanıdığım birinin eşini
ve çocuklarını bırakıp İstanbul'da yaşayan ve uzun zamandır internetten görüştüğü
kişiye kaçmasıydı. O kişiyi ilk canlı olarak görseydi ona kaçmayı düşünür müydü
orası meçhul. Eminim ki buna benzer örnekleri hem sosyal medyada hem de günlük
hayatımızda hepimiz yaşıyoruzdur.
Aslında bu örneklerle kast etmek istediğim,
gitgide birbiriyle iletişim kuramayan, birbirini tehdit olarak algılayan
bireyler haline dönmemiz. Devlet dairelerine, bankalara veya hastanelere
gittiğinizde karşılaştığınız donuk profiller yahut günlük hayatta iyi günler
demenize rağmen size asıkca bakan yüzler... Ve o yüzlerden bazılarının internet
ortamında farklı şekillere bürünmesi. Belki de insanlar sosyal medyada normal
hayatta bulamadıkları hayatı ve kendilerini, yarattıkları yapay profiller
üzerinden yaşamakta buluyor.
McDonalds'lara gittiğimde veya marketlerden
aldığım domatesleri yerken hep plastik bir şey yiyormuşum hissine kapılırım.
Sanırım küreselleşmeyle plastikleşen sadece besinler değil, aynı zamanda
yaşamlar ve insanlar da. Merhabalardan ve hayatı sosyal medyada değil, hayatın
içinde yaşamaktan korkmayın. Çünkü Tanrı'nın bizlere bahşettiği hayat yapay
değil, gerçek. Ve hayat insanlar birbirlerine dokundukça ve birbirlerini
hissettikçe daha bir yaşanılası, daha bir güzel.
İlk yayınlandığı yer: http://blog.radikal.com.tr/Sayfa/sosyal-medya-ve-asosyal-toplum-42103