Niyetim sevdalı sözler etmek de olmasa
İzmir için ne yazarsam sana adıyorum’’ Necati Cumalı
Şehirleri ve o şehirlerin öykülerini tanıdıkça ve yaşadıkça insanlar gibi karakterleri ve ruhları olduğunu fark ettim. İstanbul’un yanındayken kendimi bir kraliçenin koynuna uzanmış, İzmir’de ise bir prensesin girdabında boğulmaya hevesli yaramaz bir çocuk gibi hissederdim. İstanbul bir kraliçe, İzmir bir prenses ise Ankara ailenin sert ve somurtkan dayısı gibi gelirdi bana.
İzmir
ile ilgili birkaç bilgi vermek ve tavsiyede bulunmak istiyorum. Ama istatistiki,
sıkıcı bilgiler şeklinde İzmir’in doğal güzelliklerini, coğrafi koşullarını, turistik
yerlerini anlatmayacağım. Bu bilgilere çok rahat ulaşabileceğinizi biliyorum.
Ama İzmir’e gitmişken şunları yapın derim: İzmir’de akşam esintisine doğru
Kordon’da rakı balığın keyfi başkadır. Rakı sevmez iseniz Bostanlı veya
Güzelyalı taraflarında arkadaşınızla muhabbet edip bir kahve içebilirsiniz. Ya
da Alsancak’ta müzik zevkinize göre mekanlar bulabilirsiniz. İzmir’den
sıkılmanız pek mümkün değildir; ama farz edelim ki şehrin gürültüsünden
sıkıldınız, hafta sonu Foça, Seferihisar, Çeşme, Urla gibi ilçelerine kafa
dağıtmaya ve denize girmek için kaçabilirsiniz. Ya da eski bir Rum köyü olan Şirince’yi ziyaret
edebilirsiniz.
İzmir’in
diğer şehirlerden farklı olarak ruhunda barındırdığı bir özelliği ‘’dişi bir
şehir’’ olmasıdır. Bundandır ki zarafet,
samimiyet ve rahatlık bu şehrin ruhunu süslemiştir. Öyledir ki yaşamaya
başladıkça İzmir’e benzemeye ve şehrin ayrılmaz bir parçası olmaya
başladığınızı anlarsınız. Ne zaman İzmir’den dışarı çıksam içimi gurbet hissi
kaplar belki de bundan dolayı. Bu şehir fark etmeden de olsa sizi kendisine
benzetir.
Bu
arada İzmir’in kızına ve havasına güven olmaz diyenlere de aman kulak asmayın.
Onu diyenlerin kendisinde bir eksiklik vardır. Gerçekten İzmirli ve o ruha
sahip bir sevgiliniz varsa, hayatın anlamının ve keyfinin bir başka olduğunu
anlarsınız. O yüzden İzmir’in kızları da İzmir’in kendisi gibi samimi, rahat ve
içtendir.
Her
ne kadar İzmir birçok güzelliğe sahip olsa da; olumsuz yanları da yok değil. Malasef
İzmir günümüzde ekonomi değil, kültür şehri olarak ve zaman zaman siyasi
kimliğiyle daha fazla ön plana çıkmakta. 18. ve 19. Yüzyıllarda Akdeniz’in ticaret
merkezi ve Avrupalıların gözdesi olan İzmir bugün bu özelliğinden çok uzak
konumda. İzmir’in politize edilmeye çalışılıp, İzmir milliyetçiliğinin
yaratılması da en çok bu şehre zarar veriyor. İzmir’in diğer büyük Akdeniz
şehirleri olan Barselona, Milano gibi şehirlerden çok daha fazla potansiyele
sahip olmasına rağmen bunu kullanamadığı ne yazık ki su götürmez bir gerçek. İzmir bu sorunları
aştığında sadece Türkiye’nin değil, dünyanın da prensesi olacaktır.
Yazımın
son cümlelerine doğru şunu söyleyebilirim ki, İzmir gerçekten yaşanmaya ve
yazmaya değer bir şehir. Ve ben İzmir’i çok severim tıpkı memleketimin bütün
topraklarını sevdiğim gibi.
Ümit Nazmi Hazır
Kaynak: http://www.dagarcikturkiye.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder