3 Mart 2012 Cumartesi

Gölgemdeki Ben

İletişim teknolojisinin gelişmesiyle birlikte zaman çok daha çabuk geçer, duygular çok daha çabuk tüketilir oldu. Ama unuttuğumuz bir şey var o da geçenin zaman değil ömür olduğu. Peki bir bardak su içimi kadar olan bu ömrümüzde mutluluk mu tek gayemiz. Korkularımızın, saman alevi ihtiraslarımızın, kazanmak için kendimizden vazgeçişlerimizin nedeni mutluluğu kaybetme ya da yakalayamama korkusu mu? Peki ya kaybetmekten korkarken fark etmeden kaybettiklerimiz? Bitmez dediğimiz dostluklarımız, dinmez dediğimiz aşklarımız ve en sonunda yine kendimizi kendimize hatırlatan biz.

Bazen hayallerimize sığınsak, bazen bir içkinin yudumuna saklansak, bazen hissetmeye doyamadığımız bir sevginin, bazen ilahi bir gücün şefkatine sığınsak da dönüp dolaşıp geldiğimiz yer yine kendimiz. O yüzden insan önce kendi değerini bilmeli ve kendi değerlerine kendini katabilmeli. Sevaplarıyla, zaaflarıyla, korkularıyla hatta kompleksleriyle olabildiğince kendi olmalı. Bazen hayatla, bazen kendinle dalga geçebilmelisin; bazen yalnızlığına sövüp, bazen de o yalnızlığınla sevişmeyi bilmelisin. Bilmediğin bir aşkın içine balıklama dalabilmeli hem de sonunda kül olmuş bir orman gibi yanacağını bile bile ama o kül olmuş ormandan bile renkli bir çiçeğin tekrar yeşerebileceğine inanarak.

Bizim renkli zavallı maskelere ihtiyacımız olmamalı. İnandığımız şeyleri söylemekten korkmamalı inanmadığımız şeyleri yaşamaktan ise kaçınmalıyız. Ne insanları küçük görmeli ne de insanlara olduğundan fazla anlam yüklemeli. Rudyard Kipling’in çok sevdiğim şiirinde dediği gibi ‘’herkesle düşüp kalkıp, erdemli kalabilmeli’’.

Eğer borcumuz yaşamaksa üste bahşiş bırakmalıyız. Sevgilimizin tenine ve yüreğine dokunurken onu tüm benliğimizle hissedebilmeli, bakışlarımıza, duygularımıza, kelimelerimize biz katabilmeliyiz. Bizim dünyamızda yalan sözlerin, anlamsız iltifatların, etinden budundan nasıl yararlanırım diyen insanların yeri olmamalı.

Maratonumuzun bitiş çizgisi musallat taşı olan, maçın sonunda skorun her zaman hayat:1 biz:0 olduğu bir ömürde 90 dakika boyunca; düşeceğiz, kalkacağız, yaralanacağız, yaralayacağız. Bazen gol attık derken diskalifiye olacağız. Ne olursa olsun alt üstü hayat deyip yola devam etmek gerek. Çünkü gölgelerinden korkanların ısınacak bir güneşi yoktur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder